Çerkes Ethem-Sefer Berzeg Olayı / 16.06.2008
İngilizlerin desteğini arkasına alan, Padişahın Halifelik sıfatından ve şeyhülislâm fetvasından yararlanan İstanbul yönetimi, M. Kemal Paşa'nın Ankara'da Birinci TBMM'si açma çabalarını engelleme gayreti içine girer. Adapazarı, Düzce, Bolu ve Gerede’yi içine alarak Kızılcahamam civarına, bir taraftan da Taraklı, Mudurnu, Göynük, Beypazarı üzerinden Ayaş çevresine kadar yaygınlaşan isyanlar, Millet meclisini çepeçevre kuşatmıştı ve olaylar
Ankara’da büyük endişe kaynağı olmuştu.
Ortaya çıkan bu ayaklanmalarda İngilizlerin ve İstanbul hükümetinin tertipleri ve kışkırtmaları etkili olmuştu. İngiliz uçaklarından Şeyhülislam mühürlü “Bolşevikler geliyor!” yazılı broşürler atılıyordu. Kışkırtılan halk Kuvay-ı Milliye'ye karşı silahlı eylemlere başlamıştı.
Buna paralel olarak, Düzce'de de 13 Nisan 1920'de Saray yanlısı bir ayaklanma başlamıştı. Ayaklanmanın lideri, Sefer Berzeg’ti. Sefer Berzeg henüz on dokuz yaşında iken, Süvari Birliği Komutanlığı yapan Babası Mehmet Talustan Bey ile gönüllü olarak Balkan Savaşı'na katılmış ve babası Mehmet Talustan Bey, Sefer Beyin gözleri önünde Çatalca’da atının üzerinde Bulgarlara karşı savaşırken başından vurularak şehit düşmüştü.
Sefer Berzeg, kişisel nüfuzu ile yörenin ileri gelen kişilerini bir araya getirerek Düzce'de geçici bir yönetim kurar. Sefer Berzeg/Kaymakam, Maan Ali/Jandarma Komutanı, Koç Bey de Belediye Başkanı olur.
Mustafa Kemal Paşa ile Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatanlar arasında yer alan ve Paşanın yakın çalışma arkadaşı olan, Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey de isyancılara Milli Mücadelenin önemini anlatmak için yirmi atlıyla Gerede’ye gelir. Fakat öfkeli halk “Ahali ve Padişah nerede ise biz de oradayız” diyerek onu taşlayıp, atından indirir ve yüzüne tükürüp, dövmeye başlar.
Binbaşı Hüsrev Bey ve arkadaşı Trabzon Milletvekili Osman Bey, boyunlarına zincir takılıp, elleri de kelepçelenerek, önce Gerede, daha sonra da Düzce hapishanesine götürülür. Sefer Berzeg, Binbaşı Hüsrev Bey ve Osman Beyin idamını önler. Onlara eniştesi olan Çilimlili Mehmet Ağa vasıtası ile yiyecek, içecek, temizlik malzemeleri ve kendi giysilerinden gönderir. Daha sonra da Albay Refet Beyin Mudurnu’daki Karargâhına yani milli kuvvetlere teslim eder.
Ayaklanmayı bastırmak için Ethem Bey kuvvetleri de 26 Mayıs’ta Düzce’ye girmek üzere Mudurnu'ya gelmiştir. Kan dökülmesini istemeyen Sefer Berzeg ve arkadaşları, Ankara hükümetince Mudurnu’ya gönderilen Albay Refet Bey ve Kuvay-ı Milliye Komutanı Ethem Bey ile de anlaşırlar. 4000 süvari ile Kuvay-ı Milliye'ye katılacaklarını bildirirler.
Ankara Hükümeti bu antlaşmayı onaylar. Mudurnu cephesinde yapılan bu Anlaşmadan sonra Refet Bey, Sefer Beye Ethem Bey'e güvenip Düzce’ye gitmemesini tavsiye eder. Fakat buna rağmen Sefer Bey, üzerine bir çakı dahi almadan Düzce’ye gider. Çünkü M. Kemal Paşanın da kabul ettiği bir anlaşma yapılmıştır. Yapılan anlaşma üzerine, Ethem Bey hiçbir çatışma olmadan 26 Mayıs günü kuvvetleriyle Düzce’ye girer. Sabah yapılan anlaşmaya rağmen, Sefer Bey ve arkadaşlarını akşamüzeri tutuklatır.
Bu durumdan haberdar olan, M. Kemal Paşa, 26 Mayıs akşamı Ethem Beye acele bir telgraf çekerek hiç kimsenin idam edilmemesini ister. Postane memuru Tahsin Bey, telgrafın, M. Kemal Paşadan geldiğini bildiği için yalınayak ve koşa koşa doğru Gürcü Osman Beyin evindeki karargâha götürür. Fakat Ethem Beyin hamamda olduğunu söylerler. Hemen hamama gider. Ethem Bey, belinde bir peştamal sarılı olduğu halde hamamdan çıkar. Adamlarına telgrafı okutur. Telgrafın içeriğinden haberdar olan Ethem Bey postacıya telgrafı yarın karargâha getirirsin der.
Ethem 27 Mayıs 1920’de sabaha karşı Sefer Berzeg, Maan Koç Bey, Kesebiy Abdulvahhap Bey’le birlikte onbeş kişiyi çınar ağaçlarına, bir kişiyi de hanın kapı girişine astırır.
Kendisi de Sefer Beyin idamını izler. Sefer Bey idam edildiğinde 28’yaşındadır ve kırk günlük bir bebeği vardır.
Görgü tanıklarından o zamanlar 15 yaşında olan ve Düzce'nin Arap çiftliği köyünden, Turkav Celal Esen’in 92 yaşında iken anlattığına göre: Ethem Bey‘in dayı tarafından akrabası olan Hamt-ı Kazbek " bu deli çocuk yanlış bir şey yapmasın” diye sabahın erken vaktinde Hatip Köyünden şehre gelir. Ama olan olmuş, ağaçlarda asılmış insanlar sallanmaktadır. Dehşetle irkilir. Hamt-ı Kazbek, Asabi, gözü kara bir kişidir. Yeğeni olan Ethem Beyin yanına çıkar; Sen milletine ne yaptın? ( Wi tlepkhım sıd yapş’ağer?) utanmadın mı Allah’tan korkmadın mı der.
Ayrıca Sefer Beyin yeğeni Jale Hanımın anlattığına göre; yine Düzceli olan bir imamın asılış olayı da şöyle gerçekleşmiştir.
Kuvay-ı Milliye'nin adamları, sabah vakti yaşlı bir imamın evine giderler ve hemen giyinip dışarı çıkmasını isterler. Yaşlı imam korkudan ve aceleden mestlerini ters giyer. Mahallenin çocukları da imamın mestlerini ters giydiği için, yürümekte güçlük çektiğini görüp, gülüşerek grubu takip ederler. Bir de bakarlar ki imamın boynuna ip geçirilmiş hanın kapı girişine asılıyor.
Halk arasındaki yaygın bir söylentiye göre ikisi de Çerkes asıllı olan, Ethem Pşave ve Sefer Berzeg arasında delikanlılık dönemlerinden kalma bir kırgınlık vardır. M. Kemal Paşanın bile tasvip etmediği halde gerçekleşen idamlar da siyasi olmayıp, bu kırgınlığa dayandırılmaktadır.
Sefer Berzeg |
Sefer Beyin Eşi Nuriye Burak (Loh) ve Oğlu Mücahit |
Jale Kuyumcu, anlatıyor |
Geçmişteki bu meselenin perde arkasını bilen, Maksut Şanda Düzce’nin Köprübaşı Köyünde Melen Çayının kıyısında, Mehmet Ağa çiftliğinde yaşıyor. Şimdiye kadar gizli kalmış bu olayın aslını Sefer Beyin öz yeğeni olan Maksut Şanda Bey den dinleyelim: Sefer Beyin kız kardeşi Nuriye Hanımın Beyi Çilimlili Mehmet Ağa benim babamdır. O zamanlar, M. Kemal Paşanın Bolşevik olduğu, Müslümanlığın yasaklanacağı gibi şeyhülislam imzalı mühürlü ve hatta Albay İsmet’in kırmızı renk bant bulunan Bolşevik şapkası giydiğine varıncaya kadar yazılı broşürler uçaklardan atılıyor ve elden ele dolaştırılıyordu. Maalesef insanlar iki arada bir derede kalmışlardı. M. Kemal Paşanın bile; " Kuvay-ı Milliye'ye inanmayanlar da, inananlar kadar haklıydılar" sözünü unutmamak gerekir. Onun için bu mesele hakkında pek konuşmak istemiyorum. Yalnız şunları da söylemeden geçemeyeceğim. Annem anlatırdı; dayım Sefer Bey, Düzce hapishanesinde tutuklu bulunan Binbaşı Hüsrev ve Osman beyin hayatını kurtarmış hatta onların gömleklerini bile anneme kolalattırmıştı.
Sefer Beyin hanımı Nuriye Hanım Eskişehirli Abaza/Brakiy asıllı, Loh sülalesinden bir ailenin kızıydı. Kendisini Burak olarak ifade ederdi. Ünlü karikatürist Ersin ve Sezgin Burak kardeşlerin akrabasıydı.
Ethem Beyin yengemi genç kızlığında çok istediği, fakat yengemin ve ailesinin bu evliliğe razı olmadığı da doğrudur. O zamanlar İstanbul’a giden Sefer Bey, Sirkeci'de, Vakıf Han'ın altındaki, Borsa Kıraathanesi'nde otururdu.
Sefer Berzeg ve Ethem Bey bu konu hakkında, tartışırlar. Ethem Bey, Sefer Beye Beni ötede beride çekiştiriyormuşsun, diyerek sataşır ve adı geçen Kıraathanenin içinde, herkesin gözü önünde kavga ederler.
Ethem Beyin, ardı ardına yargısız idamlar yaptığı herkesçe bilinmektedir. Oldubitti ile Düzce de yaptığı infazlar da bu kavga olayından kaynaklanmıştır. Hatta bu sebepten yengem Nuriye Hanım hayatı boyunca Sefer Beyin idamından hep kendisini sorumlu tutmuştur.
Bu konular unutulacak gibi değildir. Sefer Bey sanki dün asılmış gibi, acısı hala içimizde saklıdır. Sefer Bey idam edildikten sonra bu husus evde tabu idi ve hiç konuşulmazdı. Babam kendi adamlarından olan Esat Beyin kardeşi Hüseyin'i Yunanistan’a Ethem’i vurması için göndermişti. Ancak Hüseyin buna muvaffak olamadı.
O günlerde Ankara'da Yayınlanan Hâkimiyeti Milliye Gazetesinde, Düzce İsyanı haberi | Maksut Şanda, anlatıyor |
Sefer Beyin kız kardeşinin yani annemin adı da Nuriye idi. Ethem atının üzerinde bizim evin önünden geçerken, Annem yumrukları ile evin camına vurarak “Katil herif!” diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Bileğinin bir damarı ve sinirleri kesildi. Bu yüzden annem sağ elinin parmaklarını hiçbir zaman tam olarak kullanamadı.
Sefer Beyi asılı olduğu ipten kim alırsa onu da asacağız dediler. Fakat asarlarsa assınlar diyen Seyis, Mustafa ağabey ve Esat Amca cesedi almak için gittiklerinde, Sefer Beyin çok kıymetli olan yüzüğünün, parmağının derisi yüzülerek çalındığını gördüler. Cenazesi eski Düzce mezarlığına gömüldü, orası otopark yapılınca da kemikleri şehir mezarlığındaki annesinin mezarına nakledildi.
Çerkes Ethem (Pşave) 1919–1920 Tarihleri Arasında Anadolu'da Tek Önemli Vurucu Güç Olan Gezici Kuvvetler (Kuvayi Seyyare) Komutanı |
Albay Refet Bele Sefer Bey'e, Düzce’ye gitmemesini tavsiye etmişti |
Çerkes Ethem "Anılarım" adlı kitabında, Sefer Beyin idam edilmesi konusunda şöyle demektedir: İdam hükmü benim yaşadığım zamanların zorunlu önlemlerindendi. Bununla beraber ben ikinci, üçüncü derecedeki suçluların idam edilmesine asla taraftar olmazdım. Daha çok ıslah edilmeleri gereğine önem verirdim. Düzce ihtilali heyeti üyelerinden Sefer Bey için bazı şefaatçiler bana gelmişlerdi. Kendilerine yanıtım; "Hüküm ve af keyfiyeti, vicdanından başka şey tanımayan Divan-ı harbe aittir." Olmuş ve divan-ı harbin adli olan idam hükmünü imzaladım.
Nahit Serbes (Tletseruk) 01/06/ 2008
Kaynakça
Adıvar, Halide Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, Atlas Kitabevi, İstanbul,1995.
Önal, Sami, Hüsrev Gerede'nin Anıları, Literatür Yayınları, İstanbul, 2003.
http://www.paukaf.com/viewtopic.php?f=126&t=2378 01/06/ 2008 Saat,15,00
Şanda, Maksut, Köprübaşı Köyü, Mehmet Ağa Çiftliği, Düzce, 2008
Jale Kuyumcu, Eski Düzce Belediye Başkanı Merhum Süleyman Kuyumcu'nun Eşi
Sabahattin Özel, Atatürk ve Atatürkçülük, Derin Yayınları, İstanbul 2006. s.105
Çerkes Ethem, Anılarım, Derfin Yayınları, İstanbul, 2005. s.37
Dilek Burak (LOH) - İnşaat Mühendisi AKYAZI
Bu Makale 12944 Kez Okundu.
Kenan Yıldırım
21.09.2011 18:53:38
Araştırmalarınız çok güzel. Gelecek nesiller sizlerin yazılarınızı okuyup geçmişlerini öğrenebilecekler.Samsun'dan selamlar saygılar...
Aziz Türedi
17.09.2009 23:45:47
Tarihten tevarüs ettiğimiz güzellikleri içinde yaşadığımız toplumun her kesimine de sunma adına sizin gibi nazik ve çalışkan büyüklerimize çok ihtiyacımız varmış. Milletimizin her alanda modernleşmesi ilk başta ahlaken tekâmüle ermesi ile mümkündür. Ahlakın başı da edebtir. Sizler gibi edeb ve sevgi kahramanları oldukça önümüzde biz ahlaki değerlerini kendinden yaratmış Çerkes milletinin Xabze kültürü modernleşme adına rol model yapılması adına sonsuz gayretli olacağımızdan emin olunuz efendim. Hürmetle nazikane ellerinizden edeble öperim.
Önder Kuşçu
13.09.2009 14:28:45
Bir solukta okudum. Teşekkürler.
Rahmi Tok
01.09.2009 15:42:51
Kıbrıs’ta Çerkez olduğunu bugüne kadar duymamıştık. Çok güzel bir anlatım olmuş, elinize, ayağınıza sağlık.
Derya Taymaz
24.08.2009 08:22:25
Hepimizin merakı olan bir konuyu yerinde inceleyip güzel bir anlatımla bizlere sunan ve bizi aydınlatmış olan Nahit beye bu güzel çalışması için teşekkürü borç biliriz.
Murat Yalçın
09.09.2008 12:23:43
Merhaba, Nahit Serbes Bey. Yazılarınızı pür dikkatle takip ediyorum. Sizin de bildiğiniz ve insanlarımıza anlatmaya çalıştığınız tarihi gerçekler artık tozlu raflardan gün ışığına çıkarılmalı. Çerkes kimliğini taşıyıp da bu vatana aidiyetlik hissiyle sıkı sıkıya bağlanmış olan atalarımızın hangi ayak oyunlarıyla birbirine kırdırıldığını bir daha bu tuzaklara düşmemek ve oyunlara alet olmamak adına bazı şeyleri bütün zorlukları göze alarak insanlarımıza öğretmeliyiz. Kendi anavatanı Kuzey Kafkasya için gereğinden fazlasını yapamayıp da başka milletlerin coğrafyalarının geleceği için (yeri geldiğinde hainlikle ödüllendirilseler de), o vatanın asli unsurlarından iki adım önde ölüm pahasına birbirimizi Kraldan fazla Kralcı olarak, kırarız. Sizin gibi insanların toplumumuzun içinden nadiren de olsa yetişiyor olması başlıca övünç kaynağımızdır. İyi ki varsınız.
D. Yediç
18.07.2008 13:28:38
Merhaba Nahit Ağabey, Ethem beye maalesef sizde diğer cumhuriyet düşmanları gibi haksızlık ediyorsunuz. İmam olayını neden genişçe ele almadınız? Sadece imam vurgusu ile dinci kesimlerin ve sizin dünya görüşünüze yakın çevrelerin manipulasyonunumu yapıyorsunuz? Konularda dedikodulara kadar girmişsiniz ama Mahmut beyin katli konusuna değinmemişsiniz. Kaldı ki bu kadar dedikoduyu biliyorsunuz Mahmut beyi vuranın aslında Abhaz olmadığı konusunu hiç mi duymadınız? Saygılar.
Aziz
16.07.2008 01:28:07
Kıymetli büyüğüm, biz bu vatana belki çok sonra geldik. Lakin vatanın aslı unsuru olmamıza rağmen diplomasiyi yeterince ifa edemeyişimizden olsa gerek askerce yaşamanın verdiği bakış acısıyla hep son dakika da maalesef güç mücadelesinde yenik düştük. Rauf’ta Sefer Bey gibi bir Çerkesdi ve çok iyi kullanıldı. Sefer’e karşı yeni Ankara’nın yeni misafirlerince. Nasıl Şapsığ Reşit vasıtası ile Ethem harcandı ise Rauf tarafında korumasız hale getirilen Sefer’in ipi Ethem’e çektiriliyor. Ethem de kardeşi Reşit tarafından altı oyuluyor eli zayıflatılıyor. Ama "zilletle yaşamaktansa, izzetle ve yapayalnız devleti ve milleti aleyhine hiç bir söz sarf etmeden ve hiç bir eylemde bulunmadan ölmeyi tercih ediyor. Gayretleriniz için çok teşekkür ederim. Elbette ki otorite boşluğundan devlet hizmeti gören insanlar geçmiş sahsı hesaplaşmalarından dolayı nahoş olaylar olmuştur. Ama su bir sosyolojik gerçektir ki; Anadolu devriminde silahlı mücadeleden sonra yıldızı parlayan devrimcilerin devrimin ikinci safhasında ayak bağı olmamamsı için saf dışı edilmeleri şartı ile "bağımsız Türkiye cumhuriyetinin" kurulmasına 1.dünya savası ile dünya gündeminde söz sahibi olan ABD meşhur(!)generalinin raporuyla izin vermiştir. Daha dünkü denecek kadar canlı olan Aydemir olayında bile ismet paşa "ben bunlardan ezelden beri çok çektim uğraştım" demiştir. Bunlardan kasıt "bu vatanın aslı unsuru olan ve bu vatana kendini Türk addeden göçebe ve sahsı menfaatleri uğruna uğraş veren insanlardan çok daha vatanperverdir. O dönem çok yakındır aydınlanacak. Ethem in tüm sırları Ürdünlü Şapsığ olan İngiltere’de yaşayan Muhammet hazır da bulunmaktadır. Onlarda kısmetse bir gün açıklanacak. keşke tarihçi kardeşlerimiz Ethem’in milis örgütlenmesine dair doktora tezi yapsa. Sefer bey olayında şahitlerle olayın tez anti tezini işlemiş olmanız emeğinize ayrı bir güzellik katmış. Şahsınızla uyumlu olan "hakperest" bir yaklaşım sergilemişsiniz. Ellerinize sağlık. Kardeşiniz Aziz.
Serap Erakalın
13.07.2008 21:19:47
Tarih yine tekerrür ediyor. Bizi yine birbirimize kırdırıyorlar.
Süleyman Karaman
13.07.2008 00:56:10
Bu olayların kitaplaşması filme alınması bu ülkenin nerelerden bugünlere geldiğinin genç nesillere aktarılması gerekli işadamlarından destek bekliyorum çekeceğim film için sponsor olurlarsa yaşlanmış bu gerçekleri halk ve gençliğe anlatmaya çalışacağım çünkü kimse bunları bilmiyor...
Mustafa Kartoğlu
06.07.2008 05:00:15
Nahit Bey teşekkürler. Lisede tarih hocam, 1920–25 yıllarına ilişkin birkaç soru sorunca, bunları ders kitaplarından öğrenemezsiniz demişti. Bu sözü sayesinde çok şey öğrendim sonradan. Sizin yazdıklarınızı okuyunca hocamı bir kez daha iyilikle andım. Tekrar teşekkürler.
Salih Tekbıçak
17.06.2008 13:32:46
Gizlenmiş veya unutulmuş bir olay gibi daha buna benzer ne olaylar vardır Allah bilir. Ancak zaman içinde hiç bir gizli olayın gizli kalacağını sanmıyorum yeter ki herkes sizler gibi sağduyulu olsun bu gizli kalmış olayı aydınlattığınız için size teşekkür ederim efendim.