Longworth Kahin Miydi? / 14.07.2009
1837 – 1838 yıllarında bir yıl süreyle Çerkesya’da kalan İngiliz J. A. Longworth, ince bir espri anlayışına ve analiz yapma yeteneğine sahip, İngiliz Ajanı bir gazeteci - yazardı. 1840 yılında “Çerkeslerle Bir Yıl” adlı iki ciltlik eseri Londra’da yayınlandı.
J. A. Longworth eserinde şöyle yazıyor:
“Çerkeslerde dikkat ettiğim bir özellik de erkek, kadın herkesin dik durmasıdır. Şişmanlık ise Kafkasya’da pek itibar görmemektedir. Ben burada kaldığım sürece tek bir şişman insana rastlamadım. Davranışları onlara Avrupa’da centilmen sıfatını kazandıracak kadar ince ve kibardı. Çerkeslerde genellikle her şey ortaktır, neredeyse havanın ortak olduğu kadar. Çerkes kızının bir gök perisini andıran görünüşü, görgülü davranışı, bukleleri ve tatlı gülümsemesi bizde bir peri ülkesinde olduğumuz hissini uyandırıyordu.
Rusların Pşat bölgesi’ni işgal ederek ortalığın bir ana baba gününe döndüğü en karışık ortamlarda bile Çerkeslerin takındıkları tavır, hiçbir kelimeyle ifade edilemeyecek kadar asilce ve mertçeydi. Uygarlaşmış ülkelerdeki insanlar buna benzer koşullar altında bu kargaşadan yararlanarak bu malları yağmalamak için bir an bile tereddüt göstermezlerdi. Fakat burada halkın bir kısmının bu malların gerçek sahibinin kim olduğu konusunda bir takım şüpheler içinde olmasına ve Rusların işgaliyle ortalığın karışmasına rağmen, mallarının sık sık başka bir yere taşınması sırasında hiçbir parça kaybolmazdı. Bu ülkede her tarafa büyük bir güvenlik içinde gidilebilir ve konuk uğradığı her yerde sıcak bir ilgiyle karşılanırdı. Dünyanın hiçbir yerinde bu ülkedeki insanların benzerini göremezsiniz.”
Bugünse biz basından, Longworth’un bu saptamasından yüz yetmiş yıl sonra, üçüncü, dördüncü kuşak İngilizlerin yağmacılıklarını, açgözlülüklerini okuyoruz… Longworth’un aşağıdaki haberi okuma imkânı olsaydı tepkisi acaba ne olurdu? Kuşkusuz üzülmekle beraber bunu doğal karşılardı. Çünkü o kendi değerlendirmesinde bu sorunun cevabını vermiş, Çerkeslerdeki bu erdemli tavra en uygar ülkelerde bile rastlanamayacağını kesin bir dille vurgulamıştı.
Olay, İngiliz basınına da konu oldu
Hürriyet Gazetesi, 24 Ocak 2007’tarihli haberinde İngilizler tarafından karaya oturan gemiden düşen konteynerlerin yağmalandığını duyuruyordu. Yağmacılar, BMW motordan kırışıklık kremine kadar buldukları her şeyi götürdü. Polis alarmda. Kyrill Kasırgası sırasında dalgaların içinde kalan MSC Napoli isimli yük gemisi batmaması için bilinçli olarak İngiltere’nin Güneyindeki Devon kenti yakınlarındaki Branscombe’de karaya oturtuldu. Sahile vuran konteynerler mürettebatın gemiyi terk etmesinin ardından yağmalandı. Yağmacıların arasında şarap fıçılarını alan emekli öğretmenlerden, 45 bin ytl’lik BMW motosikletleri götüren gençlere kadar her yaştan insan olduğu görüldü. Kargo gemisindeki 2 bin 400 konteynerden 200’ünün sahile vurduğu tahmin edilirken, polis imece usulü çalışan yağmacıları durduramıyor. Yağmacılar birbirlerine "Spor ayakkabı istersen solda, videolar sağda" diyerek yardımcı oluyor. Taşımacılık yasalarına göre karaya vuran bir malı bulanın, bunu 28 gün içinde yetkililere teslim etmesi gerekiyor. Sahil güvenlik yetkilileri, yağmaya katılan insanların hırsızlıkla suçlanarak haklarında yasal işlem yapılacağını açıkladı.
O halde Longworth’un yukarıdaki saptamasından hareketle Çerkes kültürünü tanıtmanın salt bir araştırma merakı değil, ondan öte bir insanlık görevi olduğunu görüyoruz. Zira Çerkes kültürünün evrensel kültürün özellikle eksik görünen insani boyutunu zenginleştireceğinden kuşku duymuyoruz. Çerkes kültürü bütün insanlığa yol gösteren evrensel bir ışık gibi parlamaya bugün bile devam ediyor.
Bu Makale 4660 Kez Okundu.
Bu Haber İçin Kayıtlı Yorum Bulunamadı!