Kıbrıs Çerkesleri / 13.07.2009
Yurt dışına ilk çıkışımın ilginç bir öyküsü vardır. Bilindiği gibi Türk Ordusu 1974 yazında Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirmişti. Kıbrıs’ı çok merak ediyor, durumu görmek istiyordum. Bunun üzerine Kıbrıs’a gitmeye karar verdim. O zamanlar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin otonom Türk yönetimi için geçerli olmak üzere çıkarılan özel pasaportları vardı.
Pasaportumuzu alıp 29 Ocak 1975’de öğle vakti Abdullah adlı arkadaşımla beraber Adapazarı’ndan Murat marka Otomobille yola koyulduk. İlk gecemizi Afyon’da geçirdikten sonra sabah erkenden yola çıkarak nihayet bineceğimiz İstanbul adlı feribotun kalkmasına az bir süre kala Mersin’e vardık.
Feribot 30 Ocak gecesi hareket etti, ertesi sabah Magosa’ya ulaşıp, aynı gün Lefkoşa’ya hareket ettik. Kuzey Kıbrıs’ın hemen her tarafını gezip görmek için sabırsızlanıyorduk. Girne Kalesine ve ilk çıkartma yapılan yere de gidecektik.
Lefkoşa’da gezerken bazı mağazaların tabelalarında gördüğüm büyük harflerle yazılı Mahmut Çerkes, Mustafa Çerkes, İbrahim Çerkes ve Çerkez LTD. gibi yazılar dikkatimi çekmiş, mağazanın birine uğrayıp “Tabelalarınızda neden hep Çerkez yazıyor?” diye sormuştum “Neden olacak, biz Çerkez’iz de ondan” demişlerdi. İşte Kıbrıs’ta Çerkeslerin olduğunu ilk kez bu şekilde öğrenmiştim.
Aradan tam otuz dört yıl geçtikten sonra geçenlerde bir toplantı için Girne’ye yine gittim. Toplantı sonrası iki gün de Lefkoşa’da kalıp Lokmacı kapısı, Ledra Palas oteli gibi bazı merak ettiğim turistik yerleri gezdikten sonra Rauf Denktaş Bey'in ofisine gittim. Sayın Denktaş tek katlı, bahçe içinde villa tipi bir ofiste çalışıyordu. Yanında eski Kıbrıs Dışişleri Bakanı ve korumaları vardı. Yanımda götürdüğüm Kuşha Doğan’ın son CD’si, birkaç kültürel kitap ve Nart dergilerini Rauf Bey’e hediye ettim ve sohbet sırasında kendilerinin Kıbrıs’taki Çerkeslerle ilgili ayrıntılı bir bilgisi olup olmadığını sordum.
Esprili, Babacan Tavırlı ve iyi insan
“Çerkesler Kuzey Kafkasya’dan dünyanın dört bir yanına göç etmek zorunda kalmış bir halk. Başta Kıbrıs olmak üzere Rodos ve Girit adalarına da iskân edildiler. Daha doğrusu bütün Osmanlı coğrafyasına dağıldılar. Benim Kayınpederim Eczacı Mehmet Münir Bey de Çerkestir” dedi.
Aydın Hanım ve Denktaş
Rauf Bey sözlerini “Kızıma sık sık Çerkes olduğunu hatırlatıp davranışlarına dikkat et şeklinde nasihat ediyorum” diyerek bitirdi. Biz de böylece Ruf Beyin eşi Aydın Hanımın Çerkes, kızı Ender Denktaş ve oğlu Serdar Denktaş’ın da anneleri tarafından Çerkes olduklarını öğrenmiş olduk.
Sayın Denktaş ile çalışma ofisinde
Daha sonra beni arabası ile gezdiren Kıbrıslı arkadaşım Sadık Bey’e, “Kıbrıs’ta çok Çerkes var mı?” diye sorduğumda, 1960’lı yıllarda Makarios’un gizli planı gereği Çerkeslerin ve Türklerin, toprakları büyük paralar karşılığı satın alınarak Avustralya ve İngiltere’ye göç ettirildiklerini söyleyerek “Bugün ise Kıbrıs’ın en zengin iş adamı Günay Çerkes Bey’de Çerkes’tir”dedi. Bu kez Günay Bey’in adresini bulup, oğlum Enderle beraber hemen ofisine gittim. Aslında ben Günay Bey’le bundan iki yıl kadar önce de bir vesile ile telefonla konuşmuş, kendisi de beni o zaman Kıbrıs’a davet etmişti. Ama işin doğrusu böyle zengin bir iş adamı ile karşılaşacağımı bilmiyordum.
Ofise gidip de Sekreterine Günay Bey ile görüşmek istediğimi söyleyince, “Sizi bekliyorlar mı, efendim?” dedi. Randevusuz geldiğimizi söyledim. Sekreter hanım benim adımı, soyadımı yazdı. Belki hatırlamaz diye Türkiye’den geldiğimi ve Çerkes olduğumu da ayrıca nota ilave ettirdim. Günay Bey notu alınca odasından çıkıp hemen yanımıza geldi. Beni ve oğlum Ender’i kırk yıllık bir dost gibi kucaklayarak karşılayıp ofisine davet etti. İyi eğitimli ve zarif bir kişi olduğu her hareketinden belli oluyordu. Benim asıl hayret ettiğim şey Türkiye bürokrasisinde önde gelen ne kadar Çerkes varsa hemen hepsini tanıyor olmasıydı. Günay Bey’in hem soyadının Çerkez oluşu hem de Kıbrıs Ticaret odası Başkan Vekili ve Kıbrıs’ın önde gelen iş adamı olmasından ötürü Kıbrıs’a giden Çerkes asıllı iş adamı, bürokrat ve generallerin hemen dikkatini çekiyor ve bu şekilde tanışıyorlardı.
Günay Bey Anlatıyor
Dr. Günay, benim gözümde gerçekten tam bir Çerkes, paradan ve zenginlikten konuşmayı görgüsüzlük sayıyor. Ama, KKTC'nin turizm başkenti Girne yakınlarında Uluslararası standartlarda 3 bin 300 metrekare kapalı alana sahip 800 dönümlük arazi üzerindeki Golf Tesisi ve Kuzey Kıbrıs’ın Turkcell’i ona ait. Öte yandan İnşaat, Turizm, Sağlık alanlarında faaliyet gösteren tam 15 şirketin sahibi. Ayrıca Forbes dergisinin yazdığına göre üslendiği işlerin hacmi bir milyar dolar civarında
Günay Bey Zenginler Dergisine kapak olmuş
Dr. Günay Çerkez'in anlattığına göre: 1888 yılında Novorosiski limanından Abzah gruplarıyla ayrılan iki gemiden biri olan, Avusturya Lıoyd’s şirketine ait Sphinx adlı birinci gemi, Kıbrıs açıklarında yanmış, bu kazadan kurtulabilenler Magosa’ya çıkarılarak Kıbrıs’ın Evdim bölgesinde iskân edilmişler. Bu bölge, hâlen İngiliz üssü olarak kullanılan Agrotur çevresindeki bir göletin yakınlarında bulunuyor. Söz konusu bölge, Kıbrıs haritalarında 1960 yıllarına kadar "Çerkes Çiftliği" olarak geçiyormuş. 1963 olaylarından sonra Kıbrıs haritasından "Çerkes Çiftliği" adı çıkarılmış, ancak daha eski haritalarda varmış. Yine Kıbrıs’ın Baf bölgesinde eski bir Çerkes Mezarlığı da bulunuyormuş.
Günay Bey’le bu konuşmamızdan sonra merak edip araştırdım. Aslında Çerkeslerin Kıbrıs’a gelip yerleşmeleri çok daha eskilere dayanıyor. Ta 1570 yılında Osmanlının, Kıbrıs'ı fethinden sonra Kafkasya'dan çok sayıda Çerkes getirilip Limasol kasabasının Asomado (Gözügüzel) köyüne yerleştirilmişler. Hükümet, bu Çerkeslere ev ve cami de yapmış. Ancak bölge baştanbaşa bataklık olduğundan, uzun süre sıtmaya göğüs geren Çerkesler, en sonunda bu yeri bırakarak dağılmışlar.*
Bunların yanı sıra 24 Nisan 1877 de başlayan Balkan Savaşı sıralarında Kafkasya’dan 3 bin Çerkes güç kullanarak Kıbrıs’a zorla çıkmış. Fakat Osmanlı hükümeti, Kıbrıs Rumlarının karşı çıkışıyla bunları adadan geri çekmiş.**
Bugün, Asimile olanlar ve göç edenlerin dışında, Kıbrıs’ta Çerkes dilini konuşamayan fakat Çerkeslerin Abzah boyundan olduklarını bilen çok sayıda Çerkes yaşamaktadır.
Bu Çerkeslerin çoğu bugün Antalya ve Konya da yaşayan Çerkeslerin akrabalarıdır. Lefkoşa doğumlu olan ünlü seramik sanatçısı Sevcan Çerkez’inde Abzah asıllı iş adamı Mustafa Çerkez’in eşi olduğunu bu arada belirtelim.
*(bkz. Dağarcık, Kutlu Adalı, 1'inci baskı, s. 288.).
**(Dünden Bugüne Kıbrıs Tarihinde İlginç Olaylar, 1. Kitap, s. 57).
Bu Makale 17994 Kez Okundu.
İbrahim Yapıcıoğlu
16.05.2011 20:25:20
Leymosun kazasındaki Çerkez Çiftliği yerleşim biriminden, halen ayakta duran Cami binası vardır. Metruk haldedir. Benim Baba annemin aile ismi PARUŞKA’dır. Kafkasya yöresi ismi olmalıdır.
Zuhal Ünaldı
08.01.2011 19:11:54
Çerkes her yerde Çerkestir. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar sevgi ve saygı çerçevesi içinde insanca yaşamak, onların hayat tarzıdır. Çerkes olduğum için gurur duyuyorum. Çok güzel ve başarılı bir yazıydı, beğeniyle okudum. Kaleminize, yüreğinize saygılar.
Menteş
05.08.2010 21:21:40
27 yaşındayım Günay beyi takip ediyorum ilk kez bu yazınız ile Çerkez soy isminin Çerkez kökenli insanlardan geldiğini öğreniyorum. Yazınız için teşekkürler.
Hasan Güler / Hatsuk
20.05.2010 09:04:00
Ben Kıbrısta Çerkeslerin var olduklarını hep duydum ama bu kadar detay bilmiyordum. Daha geniş kapsamlı çalışmalarınızı merakla beklemekteyim. Saygılarımla...
Zahit Güler / Şılarba
15.01.2010 18:34:09
Çok güzel olmuş hayırlı olsun.
Harun Demir
09.01.2010 12:39:43
Ne mutlu adını bulunduğu yerlere gururla yazdırabilen insanlarımıza.
Erhan Güleç
09.01.2010 09:25:53
Hayırlı olsun, başarılarının artarak devamını dilerim.